A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Only variable references should be returned by reference

Filename: core/Common.php

Line Number: 257

İlişkilerde Bağlanma Problemi ve Çift Olma
Menu
Sizi Anlıyoruz...

Bağlanma ve Çift Olma

bağlanma ve çift olmaBütün kültürlerde insanlar geleneksel bir tarzda bağlılık yemini ile evlenirler. Ancak bu bağlılık gerçek bir sevginin varlığını göstermeye yeterli midir? Boşanma oranlarının artışına bakarsak aslında bu bağlılık yemininin çok da anlamlı olmadığı düşünülebilir. Bağlılık, yakın ve içten kişisel ilişkinin kurulması için temel yapıtaşıdır. Bağlandığımız kişi ile ilişkiyi sürekli ve kalıcı kılmak amacıyla çaba sarf ederiz.

İlk Dönüm Noktası

Kadın-erkek ilişkilerinin dönüm noktaları vardır ve genellikle bunun farkında olunmadan yaşanır. İlk dönem hep yakınlaşma çabası, daha fazla birlikte olma uğraşı ile geçer. Yakınlaştıkça, daha çok yakınlaşma istenir. Öteki olmadığında olumsuz bir duygu sarar insanı. Bir kadınla erkek tanıştığında ilk dönüm noktası dördüncü ay, ikincisi ise altı ile onuncu ay arasındadır. Dördüncü ay insan beyninde bağlanma için dönüm noktasıdır. Her iki taraf dördüncü ay yaklaştığında ilişkiye bağlanıp bağlanmama konusunda gizli bir karar verir. Bunun günlük dildeki karşılığı ısınamadım, ters giden bir şeyler vardı gibi ifadelerdir. Sonraki dönüm noktsı da altıncı aydan sonrasıdır ve bu dönemde de her iki taraf kendine şunu sorar: bu ilişkiyi yaşamımın geri kalan kısmında gerçekten istiyor muyum? Bunun da günlük dildeki karşılığı karşımdaki insan benim gerçekten ömrümü geçirmek istediğim doğru kişi midir?

Doğduğumuzdan itibaren ihtiyaçlarımızı karşılayan kişilerle aramızda oluşan ilk bağlar, dünyayla ve diğer insanlarla kurduğumuz bağların öncülüdür. Bakıcımız tarafından sevilmek, sahiplenilmek, korunmak, önemseniyor olmanın iki işlevi vardır. Bir taraftan kendilik algımızda olumlu bir bakış açısı oluşurken diğer taraftan başkalarının da olumlu olduğuna dair bir duygu gelişimine neden olur. Geçmişimizde bu ilk bakıcı ile oluşturulan ilişki modeli hayatımızın ilerki yıllarındaki ilişki biçimlerine de yansır. Bebekliğimizde her ihtiyaç duyguğumuzda ilgi gecikmeden geldi ise kendimizi değerli, başkalarını da güvenli olarak algılarız ve güvenli bağlanırız. Bu bağlanma tarzıyla duygu ve düşüncelerimizi başkalarına açmaktan, ihtiyaçlarını ifade etmekten çekinmez, kolaylıkla yakın ilişkiler kurarız. Hem kendimize hem bağlandığımız kişiye değer veririrz. Beşikten mezara devam eden bir süreç olarak bağlanmanın her insanın özünü oluşturduğu ve bu öznün de temelde kabul ya da rededilme ikilemini taşıdığı söylenebilir. İstenmek, değer verilmek, özen gösterilmek, ilgilenilmek, bakılmak, fark edilmek, aranmak ya da hatırlanmak kabul edilmeyi gösterirken; umursanmamak, önemsenmemek, görülmemek, yüzü çevrilmek, cevap verilmemek ya da unutulmak gibi davranışlar da bir gerçekliği olsun yada olmasın rededilmeyi ifade eder.

Bağlanma ilişkisinde güvensizlik

Bebekliğimizde stres altında olduğumuzda, hastalandığımızda ya da ihtiyaç duyduğumuzda, bakıcımız yetersiz ya da dengesiz karşılık vermesi, sinirli ve kaygılı olması, çok müdahaleci davranması bağlanma ilişkisinde güvensizliklere yol açar. Bu durum ilerki yaşmımızda yakın ilişkilerde sorunlar yaşamamıza yol açar. Yani çocuklukta temeli atılan bağlanma stilimiz, yakınlık kurma kapasitemizin, güven duygumuzun ve özgüvenimizin temeli olduğu için, yetişkinlikteki romantik ilişkilerimizi de şekillendirmektedir. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler karşılıklı doyum sağlama, duygusal açıdan güvenli bir ilişki oluşturmada, evliliğin gelişimsel görevlerini yerine getirmede başarılı olurken, güvensiz bağlananlar stresli bir evliliğe zemin oluşturmaktadır.

Güvenli bağlananlar yakın ilişkide güven, yakınlık, karşılıklı bağılılık ve sorumluluk hissederler. Başkalarına yaklaşmakatan ve kendilerine yaklaşılmasından rahatsız olmazlar. Terk edilme korkusu taşımazlar, kıskançlık göstermezler. Bu tarz ilişkilerde bağlanma sorunu olmamaktadır. Çiftler destekleyici bir ortam ve açık iletişim sağlarlar. Evlilik ilişkilerini daha doyumlu bulur ve daha az boşanırlar. Birçok araştırmada güvenli bir aşk yaşantısının bireyin benliğini değiştirdiği, kendine duyduğu güveni ve saygıyı arttırdığı, belirli bir işi yapma konusunda heyecan kattığı ya da kendisini o an yapmakta olduğu işi yapmada yetkin hissettirdiği görülmüştür.

Yakın ilişkiyi kurmakla beraber sürdürebilmek çok özen ister. Bu yakınlığın mesafesi ne çok yakın ne de çok uzak olmalıdır, aksi takdirde ilişkide gerilimler başlar. Güvensiz bağlanma stiline sahip kişilerin bir kısmı yakın ilişkide hep mesafe bırakmak isterken, bir kısmı da hep çok yakın olmaya çalışır ve mesafeden çok rahatsız olurlar. Eşlerini ulaşılabilir hissetmedikleri zaman kaygı, yalnızlık duyguları içinde yaşar ve bu durumda onları eşine karşı öfkeli yapar. İlişkide mesafe isteyen tarafta kendisine çok yaklaşıldığında boğulma hissi yaşar ve eşinden daha uzaklaşmak ister. İlişkilerde oluşan bu döngüler stresli, kaygılı ve tatminsiz bir evliliğe neden olur.

Bağlanmaktan korkmak sıkça görülen bir durumdur. Bazı kişiler rededilme ya da terkedilmeye o kadar duyarlıdır ki ilişkilerde bağlanma korkusu nedeniyle en küçük yakınlaşmalara bile izin vermezler. Bu kişiler ya partner edinemez ya da çok sık partner değiştirirler.

İlişkilerinde sorun yaşayan çiftler, uyumsuzluk yüzünden uzun süreli tekrarlanan çatışmalar sonrası ya da eşlerden birisinin tükenmişliği, depresyonu nedeniyle terapiye yönelebilirler. Terapi sürecinde her iki eşin bağlanma stillerinin ele alınması, çiftlere bu konuda farkındalık kazandırılması oldukça önem taşımaktadır.

Loading